Makale
Erdoğan o töreni yapmasa, Davutoğlu Paris’e gitmese...
Paris saldırısı dünyayı terör konusunda suçüstü yakalarken, ikiyüzlüleri açığa çıkarırken, Ä°slam dünyasındaki yüz binlerce kurban için parmağını kımıldatmayanların terör konusunda yapmacık tavırları dünyayı rehin alırken Türkiye yine meselenin esasından kaçmayı, iÅŸi sulandırmayı, bu mesele üzerinden bile kiÅŸisel hesaplaÅŸma çıkarmayı becerebildi!
Hiçbir meseleyi esaslı, derinden sorgulamayı beceremeyen, sorumsuz ve sığ Türk medyasından; Paris saldırılarından hareketle son yirmi yıldır merkezinde bulunduÄŸu coÄŸrafyadaki büyük kıyımları, bu kıyımlarda o ülkelerin rollerini sorgulamasını beklemek elbette mümkün olmayacaktı.
Ama yine de insan, “bu bir fırsat, birkaç söz söylensin” beklentisi içine giriyor. Paris’teki saldırıları kınarken, “Suriye’de öldürülen üç yüz bin insan için de bir ÅŸeyler söylensin, Lübnan’da donan mülteci çocuklar için de bir ÅŸey söylensin, iÅŸkence için Cenevre SözleÅŸmesi’ni bile askıya alanlar hakkında bir ÅŸeyler söylensin, Mısır’da sadece demokrasi dedikleri için öldürülen beÅŸ bin insan için de bir ÅŸeyler söylensin” istiyor.
Israrla “ama”lı cümle kuracağız!
Bunlar gibi, daha haklarında söz söylememiz, bir ÅŸeyler yapmamız gereken sayfalar dolusu bir liste var. Avrupa “aÄŸla” dediÄŸi zaman aÄŸlayan, “öfkelen” dediÄŸi zaman öfkelenen, “sevin” dediÄŸi zaman sevinen medya ve entelektüel kimlik teröre karşı “ama”lı cümlelerden son derece rahatsız.
Biz de çok rahatsızız bundan. Paris cinayetlerini kınarken, olayın karmaşıklığını sorgulamanın, bu fırsatla bir ÅŸeylere itiraz etmenin “ama”lı cümle olmadığının da pekala farkındayız. 11 Eylül saldırıları sonrası bütün “Müslümanlar özür dilemeli” yaygarası koparanların, bu saldırılardan sonra iki milyona yakın insan öldürülürken “ama”lı da olsa bir itiraz cümlesi kurmadıklarını gördük. Bizim “ama”larımız, ortada böyle bir konu varken söylemek istediÄŸimiz, canımızı yakan gerçekleri dile getirme telaşıdır. Yoksa kimsenin ÅŸiddeti ve terörü zımnen dahi olsa onayladığı yoktur.
Paris’te teröre karşı yürüyenler arasında Benjamin Netanyahu’yu görmek bir “ama” cümlesini hakediyor. Dünyayı “Ä°slam’a karşı savaÅŸa” çağıran elleri kanlı bir lider üzerinden terör kınaması yapmak kimseye inandırıcı gelmeyecektir. Birçok ülkenin terör konusundaki sicilini iyi biliyoruz. O ülkelerin Afrika’da, OrtadoÄŸu’da, Güney Asya’da yüzlerce insanı örtülü operasyonlarla öldürdüÄŸünü, devlet terörü uyguladığını, örgütleri silahlandırıp bu ülkelere gönderdiÄŸini çok iyi biliyoruz.
Artık dünyanın nasıl döndüÄŸünü biliyoruz
“Ama”larımız bu çirkinlikleredir ve bunu her fırsatta dile getireceÄŸiz. Avrupa, Müslümanlarla birlikte aÄŸlamayı öÄŸrenene kadar bu cümleleri kurmaya devam edeceÄŸiz. Çünkü bizim hiçbir zaman onların gözüne girme, onlar nezdinde deÄŸer kazanma derdimiz olmadı. Biz, insanlığın ortak iyiliÄŸine katkıda bulunurken kendi haritamızda yer alan acılara son vermeyi önceleyeceÄŸiz. Terör maÄŸduru olan ülkelerin terörizm sicillerini sorgulayacak, onlara öfke duyacak, onların iki yüzlülüklerini suratlarına çarpmaya devam edeceÄŸiz.
Bunları yaparken, Türkiye gibi, müttefiklerine bile terör ihraç edenlerin, bize dayattığı dili kullanmayacağız. O dönem geride kaldı, 20. yüzyıla ait bir zihinsel kuÅŸatmaydı. Artık çok ÅŸey biliyoruz, dünyanın nasıl döndüÄŸünü görüyoruz, kimlerin ne haltlar karıştırdığını da. Ä°ÅŸte bu yüzden kendi gerçeklerimizle, kendi cümlelerimizle konuÅŸmayı bileceÄŸiz. Ä°ÅŸte bu yüzden üzerine basa basa “ama”lı cümleler kuracağız.
Asıl kıyamet Davutoğlu gitmese kopacaktı..
Paris saldırıları çerçevesinde bunları tartışmamız gerekirken Türkiye kamuoyu iki konuya kilitlendi. BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu’nun Paris’teki yürüyüÅŸe katılması sorgulandı, bir de CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ın Mahmud Abbas’ı karşılarken 16 Türk devletinin askeri üniformalarını giyen askerlerin bulunduÄŸu töreni düzenlemesi..
Türkiye, Paris’te verilen fotoÄŸraf karesindeki liderlerin temsil ettiÄŸi ülkelerin terör konusundaki sahtekarlıklarını bilmiyor mu? DavutoÄŸlu’nun Netanyahu ile aynı kareye girmekten rahatsız olduÄŸunu biz bilmiyor muyuz? Onlarca yıldır teröre kurban veren bir ülke olarak böyle yapmalıydık. BaÅŸbakan orada olmalıydı ve Türkiye’nin Avrupa Müslümanlarının yanında olduÄŸunu göstermeliydi. Çünkü Avrupa, Ä°slam’ı ve Müslümanları tehdit kategorisinin en üst sırasına çıkarmaya, onlar üzerinden dışlayıcı bir mülteci stratejisi uygulamaya çalışıyor. Türkiye’den baÅŸka hangi ülke onlara sahip çıkabilirdi.
Yıllardır terör konusunda her türlü iÅŸbirliÄŸi yapan Türkiye’nin taleplerini karşılamayan ülkeler vardı orada. Verilen listeleri hasıraltı edenler, evlerine kadar adresleri verilen teröristleri teslim etmeyenler, bu konuda ikili anlaÅŸmalara uymayan ülkeler vardı. Böyle olunca da terör konusunda en net tavrı gösteren ülke Türkiye idi.
Asıl kıyamet DavutoÄŸlu Paris’e gitmese çıkacaktı. MÄ°T TIR’ları örneÄŸinde olduÄŸu gibi, Türkiye’yi “teröre destek veren ülke” ilan ettirmeye çalışanlar bunu kullanacak, “Türkiye IŞİD’in arkasında” kampanyaları düzenleyecek, paralel örgüt ve etrafındaki koro baÅŸkent baÅŸkent dolaÅŸacak, Türkiye’de medya üzerinden kampanyalar yürüteceklerdi. Umutları suya düÅŸtü. Ellerindeki bir koz daha boÅŸa çıktı.
Bu hazımsızlık kimler için
ErdoÄŸan’ın Mahmud Abbas’ı karşılama biçimi onları rahatsız etti. Hazımsızlıktan çatlayacak duruma geldiler. 16 Türk devletinin sembollerinin o törende bulunması, bunun Abbas’ı karşılamada gösterilmesi kimleri rahatsız etti sizce? Ä°srail adına hazımsızlık çekiyorlar. DoÄŸru, Türkiye bunu Ä°srail’e ve dünyaya bilinçli olarak gösterdi. “Filistin’in en büyük destekçisi biziz” demek istedi. Bakıyorsunuz Avrupa basını, Türkiye’de bazı medya çevreleri ve paralel çevrelerden ortak reaksiyon geliyor. Neden?
Türkiye gibi bir ülkenin CumhurbaÅŸkanlığı Sarayı'nı alaya alan, küçümseyen, horlayan medya dilini kim sipariÅŸ ediyorsa, bu törene karşı reaksiyonu da onlar sipariÅŸ ediyor. Ve biz onları biliyoruz.
Avrupa ülkeleri hala monarÅŸi sembolleriyle ayakta dururken, Türkiye’nin geçmiÅŸine sahip çıkmasından rahatsızlık duyuyorlar. Kendileri emperyal geçmiÅŸlerine yeniden sarılırken Türkiye’yi dar ulusçu bir hapishaneye mahkum etmek istiyorlar. 21. yüzyıl merkez ülkelerin geçmiÅŸ birikimlerini bugüne taşıdıkları yüzyıldır. Tarih yapıcı her millet, dikkat edin, aynısını yapıyor. Türkiye’nin de bu yüzyılda en büyük mücadelesi, Selçuklu ve Osmanlı baÅŸta olmak üzere, geçmiÅŸin birikimlerini bugüne taşıma, tarihiyle barışma ve buradan bir gelecek inÅŸa etme mücadelesidir. Bunu yaparken de, kendi coÄŸrafyasını tanımaya, komÅŸuları ve kardeÅŸleriyle yeniden kucaklaÅŸmaya çalışıyor.
Peki bu kimleri rahatsız ediyor sizce? BulunduÄŸumuz coÄŸrafyada kaos teorisi uygulayıp, ülkeleri ÅŸehirlere bölme stratejisi yürüten herkesi. Bu coÄŸrafyaya bir yüz yıl daha ayaÄŸa kalkacak mecal bırakmak istemeyenleri. Ä°ÅŸte Türkiye bunun meydan okumasını yapıyor. Bu meydan okumaya karşı içeride cephe olanlara dikkat edin, kimlerin dilini kullandığına, kimlerin sözlerini tekrarladığına, kimler adına Türkiye’yi hedef alıp yıpratmaya çalıştıklarına iyi bakın.
21. yüzyılın Gurka’ları onlar!
Güçlü devletlerin sembolleri vardır. Devlet dediÄŸimiz ÅŸey sembollerden oluÅŸur. Gücün, adaletin, refahın görüntüsü bu sembollerdedir. Ä°ngiltere’nin, Almanya’nın, Rusya’nın, Çin’in, Fransa’nın 21. yüzyıla dönük politikalarına, önceliklerine bakanlar Türkiye’nin ne yapmaya çalıştığını pekala anlayacaktır. Almanya Afganistan/Kunduz’da ne arıyordu. Aynı Almanya Kuzey Irak’ta ne arıyor? ABD ve müttefikleri Mezopotamya’nın kalbine neden yerleÅŸti? Güney sınırlarımızda Türkiye’yi çevreleme haritasını kimler çiziyor? Türkiye’nin Araplarla, Kürtlerle barışmasını kimler engelliyor?
Bizim Gazze ile, Kut-ul Amare ile, Kudüs ile, Åžam ile, Yemen ile kardeÅŸliÄŸimiz 1917 kadar yakın. Bir insan ömrü kadar tarihi bize yüzyıllarmış gibi unutturanlar, bize ders vermeye kalkışmasın.
Ezberleri bırakın da, siz bu büyük mücadelede kimlerin cephesinde savaşıyorsunuz, önce onun cevabını verin. Ä°ngiliz Gurka”lardan hiçbir farkınız kalmadı!
YENÄ°ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.